Postmodern Çağdaşlık
Teknolojinin, zamana paralel olarak
gelişmesiyle insanlara kabul ettirdiği monoton yasam tarzının sonucu saatlerimi
harcadığım sanal alemdeki yolcululuğuma ara verip biraz sohbet etmem gerekli
sanırım. Fazlamı koptum hayattan ne! Oku ,araştır, dinle ,izle, çalış, hazırla
tartış sürekli bir koşturmaca halinde metropolitan insanları… Belki de uzay
çağının gerekliliği bu kim bilir yakında bilim teknik dergilerinde ortaya atilan
tezler gibi haplarla beslenmeye baslarsak şaşmayın!
Gazetelere göz atıyorum yine sağ sol demeden, her kesimden herkesi okuyup antipati kurmaya çalışıyorum. Hakli haksizi seçmeden doğru yanlışı bulmadan perspektif bir pencereden… Derken gözüme bir haber takılıyor bizimkiler yine Türk yürüyüşündeler. Anlayamadığım nokta, her zaman övündüğümüz vatanımızın üçüncü sınıf muz ülkelerinin anlamsız reklam çalışmalarını yürüttüğü caddelerde tanıtılmaya çalışılması. Gelişmiş olduğunu iddia eden hic bir ülke bu tarz şeylere gerek duymaz. Duymamalı! çünkü onlar tanıtımlarını ayni caddelerde dünyanın kabul ettiği markalaşmış arabalarıyla, is dünyasında kullanılan teknolojik aletlerle yada farklı sektörlerdeki gelişmişlikleriyle yapmaktalar. New york sokaklarında eli bayraklı yürüyerek değil.
Derken çağdaşlığıyla övünen bir gazeteye takılıyorum ana sayfada ülke gündemini oluşturabilecek büyük bir haber var “Oyuncuya utandıran dekolte yorumu!!” Hemen sağında ic çamaşırı defilelerindeki kazaları!! Bu mudur çağdaşlık! Bu mudur modernlik! Elit olmak ! Hemen üstündeki magazin sütunda podyumların son gözdesinin ask hayati! Neden önemlidir ki bütün bunlar. Nasıl bir girdaba çekiliyor genç nesil! Simdi soruyorum size avrupya çağdaşlığı, modernliği ,müziği, kültürü hatta sabun kullanmayı bile öğreten atalarımızın kemikleri sızlamıyor mu sizce bu mudur avrupayi olmak bu mudur çağdaşlık bu mudur Atatürkçülük soruyorum …
Gazetelere göz atıyorum yine sağ sol demeden, her kesimden herkesi okuyup antipati kurmaya çalışıyorum. Hakli haksizi seçmeden doğru yanlışı bulmadan perspektif bir pencereden… Derken gözüme bir haber takılıyor bizimkiler yine Türk yürüyüşündeler. Anlayamadığım nokta, her zaman övündüğümüz vatanımızın üçüncü sınıf muz ülkelerinin anlamsız reklam çalışmalarını yürüttüğü caddelerde tanıtılmaya çalışılması. Gelişmiş olduğunu iddia eden hic bir ülke bu tarz şeylere gerek duymaz. Duymamalı! çünkü onlar tanıtımlarını ayni caddelerde dünyanın kabul ettiği markalaşmış arabalarıyla, is dünyasında kullanılan teknolojik aletlerle yada farklı sektörlerdeki gelişmişlikleriyle yapmaktalar. New york sokaklarında eli bayraklı yürüyerek değil.
Derken çağdaşlığıyla övünen bir gazeteye takılıyorum ana sayfada ülke gündemini oluşturabilecek büyük bir haber var “Oyuncuya utandıran dekolte yorumu!!” Hemen sağında ic çamaşırı defilelerindeki kazaları!! Bu mudur çağdaşlık! Bu mudur modernlik! Elit olmak ! Hemen üstündeki magazin sütunda podyumların son gözdesinin ask hayati! Neden önemlidir ki bütün bunlar. Nasıl bir girdaba çekiliyor genç nesil! Simdi soruyorum size avrupya çağdaşlığı, modernliği ,müziği, kültürü hatta sabun kullanmayı bile öğreten atalarımızın kemikleri sızlamıyor mu sizce bu mudur avrupayi olmak bu mudur çağdaşlık bu mudur Atatürkçülük soruyorum …
Mehmet SUNAY
Şeref Mayası
Süregelen yasam tarzının verdiği buhranla yaşamaya devam
ederken karıştırdığım online gazeteler canımı bir haylı sıktı. Sanal alemde çok
fazla zaman harcayıp giderek androidleştiğimiz ama bunun gereklilik saydığımız
şu dönemde facebook dan uzak tweetr dan ırak hatta tv den ve ülke
gündeminden bir haber , toprak kokulu köyümde geçirdiğim bayram tatilinin
ardından koşturmaca başlıyor... Yaşadığınız, yer aldığınız her olay hayat
puzzle nın tamamlayıcı bir parçası sanki eksikse eksiksiniz...
Her yıl çekinmeden ziyaret eden istenmeyen misafirimiz grip banada
uğramış hastahane yolunu tutmak zorunda bırakmıştı Saatlerimi harcayıp acaba
nasıl sıra beklemeden muayene olmanın uyanıklığının sökmemesi ve
cin olmadan adam çarpma çabalarımın işe yaramaması sonucu
aldığım sıcak çayı yudumlarken yaslı bir kadının sessizce akıttığı gözyaşları çekti dıkkatimi Belliki onuruna dokunmuştu birşeyler belliki kanatmıştı yüreğini .. Haketmemişti yaşadıklarını ...
Merhaba dedim usulca iyi misin teyzem? Cebinden çıkardığı eski mendiliyle
sildi gözlerini toprak kokuyordu can kokuyordu koca çınar ...Doktora gelmişti Ankara’dan oğlu buradaydı durumunu anlatmıştı ...Mutluydu huzurluydu Görecek günlerinin olduğunu öğrendiğine...Taki oğlu aynı gün biletini alıp dönmesini isteyene kadar...Çok gücüne gitmişti .Bu yüzdendi akıttığı gözyaşları.Cümlesini tamamlamaya bile gerek görmedi yaşlı kadın... Osmanlı kadınıydı eski topraktı güçlüydü ardına bile bakmadı giderken ...
Uzun uzun yorumlamak istemedim nedense . Nedense doğrunun tek olduğuna inanmak
gelmedi içimden bu sefer... Yetiştirmeye ailenin önemine olan inancım sarsıldı
Tek mesele mayadaydı... İnsan hamurundaki şeref mayasında...
MEHMET CAHİT SUNAY
Miş'li Geçmiş Zaman
Büyüyorsun işte her gün bir yenisi daha ekleniyor
hatıralara Kimi zaman gülüp kimi zaman ağladığın anlara , el salladığın insanlara Merhaba dediğin başlangıçlara…
Doğrusuyla yanlışıyla artısıyla eksisiyle güzeliyle çirkiniyle iyisiyle
kötüsüyle yaşıyorsun duruyorsun düşünüyorsun Hayır hayır hepsi olmalı hayatımda
diye geçiriyorsun içinden Mutluyum ben! Mutlu olmalıyım!
Dinlemek istiyorsun ama kendini değil konuşmak isteyip te susanları, susmak
zorunda kalanları unutanları değil ,unutulanları … Martıların dalga
sesleri eşliğinde ki senfonisine katılıyorsun Yosun kokusu sarmış dört bir yani.
Nefes almanin degerini anliyorsun Hicbir seyi ertelememen gerektigin geliyor
aklına geçmişin geçmiş olabileceğine inanmak istemiyorsun …
Mehmet Sunay
HADİ GÜLÜMSE
Kaybedilenler,kazanılanlar
yapılan muhasebeler kafalarda dolasan soru işaretleri nokta koymanın sizce de
zamanı gelmedi mi ! Hayat oyununda akıp giden zamana hükmetmek bizim elimizde
değil mi! Nedendir bu hırs peki ya çiğnenen değerler unutulanlar yavanlaşan
yasam tarzları kaybolunan yok olunan gerçekler Kaçımız geriye dönüp bakıyoruz
bu yolda bıraktığımız izlere memnun muyuz geldiğimiz yerde! Hava güzel ,güneşin
dostu gökyüzüyle yaptığı koyu sohbete ortak olmak istercesine siliyorum
kafamdakileri çıkıyorum dışarı kulağıma unutulmaya yüz tutmuş melodiler geliyor şarjı bitmek üzere olan ipodum dan derken insanlara bakıyorum umut mutluluk yada
huzursuzluk hakim yüzlerde neden diye geçiriyorum içimden neden!! yaşam cok
kısa neden sahip olunanların değeri bilinip yetinilmiyor derken karşıdan gelen
miniğe takılıyor gözüm elindeki çikolata onu mutlu etmeye fazlasıyla yetmiş sıcacık gülümsemesinin verdiği enerjiyle selamlıyor doğayı insanları iyi ki
varım iyi ki nefes alıyorum dercesine neşe dolu bakıyor gözleri peki ya biz acaba
ne eksik mutlu kalabilmemiz için ? belkide bir cikolata:)
MEHMET SUNAY
Yağmur ve Ihlamur
Mehmet Sunay
Yağmur ve Ihlamur
Yağmuru seyrediyorum. Demlenmiştir herhalde ıhlamurum.Kokusu bile yetiyor içimi ısıtmaya Alıp götürüyor uzaklara
Gözlerim pencerede şehre bakıyorum Aklımda şairlerin yorgun dizeleri.Ona soran yok halini Oysa kimleri niceleri gördü geçirdi bizler gibi..Nede hırçın ağaçlar Neler anlatıyor dinlemesini bilene
Derken küçük bir çocuk takılıyor gözüme.Annesinin elini sımsıkı tutmuş , kim bilir hangi düşlerin peşinde.Az ilerisinde yaşlı bir teyze.Karşıdan karşıya geçmenin derdinde .Ah birde yardım eden olsa , hazır duaları dilinde ama nerdee
Peki ya sürücülere ne demeli ? Belli ki yormuş iş günü hepsini Gergin halleri trafiği bile kitledi Uzun uzun çekiyorum içime ıhlamurumun kokusunu.Yudumlarken sıcacık bardağımı , dalıyorum düşlere.
Ne garip şey şu hayat ! Biraz şaka biraz gerçek acaba kaç nefes daha var yağmuru seyredecek ...
Mehmet Sunay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder